Miras hukuku, bir kimsenin ölümüyle birlikte geride bıraktığı malvarlığının (terekenin) kimlere ve hangi oranlarda intikal edeceğini düzenleyen hukuk dalıdır. Bu kapsamda, murisin (miras bırakanın) ölüm anında, onun malvarlığı üzerinde hak sahibi olacak kişilerin belirlenmesi miras hukukunun temel amaçlarından biridir. İşte bu noktada karşımıza çıkan en önemli kavramlardan biri de **"yasal mirasçılık"**tır.
Yasal mirasçılık, miras bırakanın herhangi bir ölüme bağlı tasarrufta (vasiyetname veya miras sözleşmesi) bulunmaması veya bu tasarrufların tamamının geçersiz olması hâlinde, mirasın kime ve nasıl geçeceğini düzenleyen kanuni bir sistemdir. Bu sistem, Türk Medeni Kanunu’nda açıkça belirtilmiş olup, kimlerin hangi koşullarda ve ne oranda mirasçı olacağı ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.
Yasal mirasçılık sistemi, kan hısımlığına, evlatlık ilişkisine, sağ kalan eşin durumuna ve bazı istisnai hâllerde devletin mirasçılığına dayanır. Söz konusu sistem, "zümre sistemi" adı verilen bir ilkeye göre işler ve kanun koyucu tarafından önceden belirlenmiş mirasçılık sırasına dayanır. Bu yönüyle yasal mirasçılık, murisin iradesine gerek kalmaksızın, objektif ve soybağına dayalı bir miras paylaşımı sağlar.