KAPAT
Ceza Hukuku | Hikmet Şengül Hukuk Bürosu

Dünya ülkeleri arasındaki hayat standartlarının her ülke bakımından farklılık arz etmesi ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinde insanların yaşamakta olduğu ekonomik sorunlar, bu ülkelerde uygulanan baskıcı yönetimler, ülkelerde yaşanan iç savaşlar, coğrafi olumsuzluklar dolayısıyla insanlar, yaşamakta oldukları vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları ülkelerden ayrılarak sosyal ve ekonomik bakımdan daha ileride olan ülkelerde yaşamak istemektedirler. Bu isteklerin sonucunda ise insanlar genellikle daha iyi şartlarda yaşayacaklarını düşündükleri bu ülkelere yasadışı yollardan girmeyi veyahut bu ülkelere yasal yollardan girmesine rağmen yasal süresi içerisinde ülkeyi terk etmemeyi tercih etmektedirler. Bunun neticesinde de ülkeler bu kontrolsüz göç akımını engellemek amacıyla ceza mevzuatlarında “göçmen kaçakçılığı” suçuna yer vermekte ve bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmaktadır.

Göçmen kaçakçılığını genel olarak illegal yollardan organize eden insan kaçakçılığı şebekeleri menfaat karşılığından bu işlere girişmektedir.

 Göçmen Kaçakçılığı Suçu; Haziran 2005’de yürürlüğe girmiş olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, “Uluslararası Suçlar” başlıklı birinci kısmının, “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti” başlıklı ikinci bölümünde düzenlenmiştir.

Günümüzde büyük gelişme gösteren teknoloji ve bunlara bağlı olarak hızla gelişen bilişim sistemlerinin de etkisi ile teknolojinin kullanıldığı dolandırıcılık türleri gelişim göstermiştir. Klasik suçlardan ziyade günümüzde artık internet aracılığıyla dolandırıcılıklar yapılarak sanal ortamlarda işlenen suçlar büyük artış göstermiştir.

Kripto paralar, küresel alanda güvenli ve düşük maliyetli işlem yapabilme ve takip edilememe gibi hususları da fırsat olarak sunmasının yanında belirtmek gerekir ki kripto para dolandırıcılıkları günümüzde çok fazla artış göstermiştir.

Kripto paralar artık insanların malvarlığı olarak kabul edilmekte bu nedenle de kripto para dolandırıcılığı neticesinde suç olarak tanımlanmaktadır.

Bilindiği üzere, ülkemizde kripto paralara ve blokzincir teknolojisine ilişkin yürürlükte bulunan herhangi bir kanun, yasal düzenleme ve/veya resmi/idari makam kararı bulunmamakta olup, aynı zamanda ülkemizde sayısı 40’ı aşkın kripto para alım satım platformlarına da herhangi bir resmi veya idari bir kuruluş tarafından izin veya lisans verilmemektedir. Bu nedenle, kripto paralar, ICO olarak tabir edilen kripto para arzları ve kripto para alım satım platformları mevzuatın ve idari otoritelerin şimdilik düzenleme alanı dışında kalmaktadır. Bununla birlikte, her ne kadar kripto paralar veya sayılan kurumlar düzenleme kapsamında alınmasa da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) kapsamında hırsızlık ve dolandırıcılık eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. Kripto paralar, ICO’lar veya kripto para alım satım platformları araç olarak kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen hırsızlık ve dolandırıcılık eylemlerinin failleri suça ilişkin maddi ve manevi unsurların bulunması halinde TCK kapsamında cezalandırılabilecektir.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, TCK’nın Topluma Karşı Suçlar başlıklı Üçüncü Kısmının, Bilişim Alanında Suçlarına ayrılan onuncu bölümünde, 245. maddesinde düzenlenmiştir.

İnternet siteleri ve uygulamalar üzerinden dolandırıcılık faaliyetleri her geçen gün artıyor. Sosyal medya platformları ile illegal kumar ya da bahis mecraları üzerinden gerçekleştirilen suçlarda büyük bir artış yaşanmaktadır. 

Son dönemde “Banka hesabınızı kiralayın, binlerce lira kazanın” mesajları çoğaldı. Fakat ısrarla belirtmek gerekir ki böyle bir kazanç yasal olarak sorun olmaktadır. Nitekim banka hesabı kiralayan kişiler kötü niyetli olarak sizlerin banka hesabınızla birtakım illegal faaliyetlere girişerek haksız kazanç elde etmekte ve insanları dolandırmaktadır. Bu nedenle size ait banka hesabına gelen paralar da suçtan kazanılmakta ve en önemlisi suçtan elde edilen bu gelir sizlerin banka hesabınızda yer alması nedeniyle sizler de suça karışmış olarak anılacak ve şüpheli yahut sanık sıfatı alacaksınız. Bu nedenle kimseye banka hesabınızı kiralamayın  yahut banka hesabınız üzerinden komisyon ile kazanç vaadedenlere aldanmayın. 

Bu kadar illegal sürecin sonunda kaynağı belli olmayan ya da dolandırıcılık ile elde edilen bu paralar tespit edildiğinde, maalesef dolandırıcılar yerine hesap sahibine ulaşılıyor ve bu yasa dışı süreç ile hiç alakası olmayan vatandaşlar uluslararası illegal bir para trafiğinin ya da dolandırıcılık olaylarının baş şüphelisine dönüşüyor.

 

6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Kanunda, ateşli silah ve mermilerin bulundurulmaları ile ilgili hükümler açıkça belirtilmiştir. Ateşli silahlar ve mermilerin bulundurulması, taşınması ve kullanılması suçu ise 6236 Sayılı Kanun’un 13. maddesinde düzenlenmiştir. 6136 sayılı kanuna göre suç teşkil eden unsurlar; ruhsatsız silah veya mermi bulundurma, ruhsatsız silah veya mermi taşıma, ruhsatsız silah veya mermi satın alma, bulundurma ruhsatlı silah veya diğer aletleri taşıma, bıçak veya diğer aletleri veya benzerlerini satmak, satmaya aracılık etmek, satın almak, taşımak veya bulundurmak suçlarıdır.

Günümüzde iyi bir şehir planlamasının teşkil ettiği önem çok daha fazladır. Devletler, bu önem doğrultusunda kendi yasal mevzuatlarına farklı idari ve cezai maddeler koyarak, yapılaşma sürecinin belirli kontrol ve izin aşamalarına bağlı olarak gerçekleştirilmesini amaçlamışlardır.

Ne yazık ki Türkiye’de kamu hizmet binaları da dahil, ülkemizdeki binaların büyük bir kısmı yapı ruhsatiyesi olmadan inşa edilmiştir.

Ayrıca ülkemizdeki plansız yapılaşmanın sonucu olarak yerleşim bölgelerinin içerisine serpiştirilmiş olarak çeşitli üretim atölyeleri ve sınai tesislerin ruhsatsız olarak faaliyette bulunduğu bir gerçektir.

Ülkemizde de bu anlamda yapılan yasal düzenlemeler neticesinde, kişiler ev inşa ettirmeden önce gerekli mercilere başvuruda bulunarak izin almalı ve inşaat faaliyetlerine ancak bu izin sonrasında başlamak zorundadır. Aksi halde Türk Ceza Kanunu bakımından kişilerin veya şirketlerin bir takım hukuki ve cezai sorumlulukları doğabilecektir.

Önemle belirtmek gerekir ki İmar kirliliğine neden olma suçunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanmaz.

Israrlı takip suçunun oluşabilmesi için, ısrarlı bir şekilde fiziken takip etmek ve yine ısrarlı bir şekilde haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle mağdurda ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olunması gerekmektedir.

Israrlı takip suçunu ve cezasının mevcut olduğu maddenin gerekçesine göre bu düzenlemenin amacı, mağdurun maddi ve manevi kişiliğine veya vücut bütünlüğüne yönelik daha ağır fiiller ortaya çıkmadan önceki aşamada ısrarlı takip fiillerinin orantılı bir yaptırıma bağlanmasıdır. Yine gerekçeye göre düzenlemenin hedefi, özellikle kadına yönelik şiddet içeren suçlar işlenmeden önce ısrarlı takip fiilleriyle etkin mücadele edilmesi ve mağdurların korunmasıdır

TCK’nın 123/A. maddesinde farklı bir özellik aranmadığından suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Israrlı takip suçunun ortaya çıkışı, bizatihi kadına yönelik erkek şiddetinin bir ürünü olsa da bu suçun temel şekli özgü suç değildir. Nitelikli haller bakımından ise farklı bir durum söz konusudur.

Israrlı takip suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Fakat belirtmek gerekir ki ısrarlı takip suçu uzlaşma kapsamında değildir (CMK md 253/3).

Amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasında, bazı koruyucu tedbirlere başvurulması gerekebilir. Bu tedbirler, muhakemenin yapılabilmesi açısından, şüpheli ya da sanığın hazır bulundurulması veya delillerin karartılmasını önlemeye yönelik olabileceği gibi, daha sonra verilecek hükmün yerine getirilmesini sağlamaya yönelik de olabilir. Bu amaçları gerçekleştirmek üzere, kişiler hakkında gözaltına alma, yakalama veya tutuklama, eşyalar yönünden ise elkoyma tedbirine başvurulabilir. Aşağıda Gözaltı tedbirine ve gözaltı tedbirine itiraz sürecine değineceğiz.

Genel olarak hepimizin bildiği üzere “sabıka kaydı” olarak da halk arasında bilinen adli sicil kaydı, kişi hakkında kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbirlerinin, mahkumiyet bilgilerinin bulunduğu Adalet Bakanlığına bağlı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nce tutulan resmi kayıttır.

Kişilerin gerek Türk Mahkemeleri gerekse de yabancı ülke mahkemeleri nezdinde almış oldukları ve Türk Hukukuna göre tanınan tüm mahkumiyet kararları adli sicil kaydına kaydedilir.

Adli sicil kayıtlarının bulunduğu adli sicil arşiv kaydı, infazı tamamlanmış ve yerine getirilmiş cezalara ait kişilerin adli sicil bilgilerinin kayıtlı tutulduğu kayıttır

Adli Sicil Arşiv kayıtlarına bakılan yerlere örnek vermek gerekirse; ehliyet alırken, silah ruhsatı alınacağı sırada, siyasi parti adaylığı, muhtar adaylığı ve kamu kurumlarına iş başvurusu sırasında veya kamu görevi niteliğinde iş gören özel sektör iş başvuruları sırasında adli sicil arşiv kaydına bakılmaktadır.

Adli sicil arşiv kaydı, kişiye özel bilgiler içerdiğinden Adli Sicil Kanunu’nun 10.maddesinde sayılan; kişinin kendisi, özel yetki ile yetkilendirilmiş vekili, soruşturma veya kovuşturma kapsamında hakim ve savcı, yetkili seçim kurulları ve gerekli görülmesi halinde kamu kurum ve kuruluşları dışında verilmez.

Ceza mahkemeleri, her il merkezi ile coğrafi bölgelerin durum ve iş yoğunlukları göz önünde bulundurularak belirli ilçelerde Hakimler ve Savcılar Kurulunun da görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulur.

Ceza Mahkemeleri; Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemelerini kapsamaktadır.

Özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleri ise; Çocuk Mahkemeleri, Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri, İcra Ceza Mahkemeleri, Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemeleridir.

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, Türk Ceza Kanunu'nda dört ana suç tipi şeklinde, cinsel saldırı suçu, çocukların cinsel istismarı suçu, reşit olmayanla cinsel ilişki suçu ve cinsel taciz suçu başlıkları ile düzenlenmiştir.

Ceza avukatları, hukukun önemli bir dalı olan ceza hukukuyla ilgilenen ve suç işlemekle suçlanan kişilere hukuki temsil ve savunma sağlayan profesyonellerdir. Onların rolü, adaletin sağlanması için hayati öneme sahiptir. Ceza davalarında, suçlanan kişilerin haklarını korumak ve adil bir yargılama sürecini temin etmek için çalışırlar.

Ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçu kanun metninden de anlaşılacağı üzere bu suç ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Bu halde; binayı veya araziyi kullanan kişilerin bu suçtan dolayı ceza sorumluluğu doğabilmesi için binanın yahut arazinin orman arazisi üzerinde hukuka aykırı olarak yapıldığının ya da arazinin hukuka aykırı olarak işgal edildiğinin bilinmesi gerekmektedir.

ARA
WHATSAPP